Arapçada “aşere” on, "âşir" onuncu demektir. Halkımız onuncu gün mânasına gelen “âşir”i, aşure şeklinde telâffuz ederek Muharrem’in onuncu gününe aşure günü ismi vermiş, böylece tarihe de aşure günü olarak geçmiştir.
Allah Hz. Musa'ya (a.s.) aşura gününde bir mucize ihsan etmiş denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cüdi Dağı'nın üzerine aşure gününde demirlemiştir. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.
Hz. Âdem'in (a.s.) tövbesi aşura günü kabul edilmiştir.
Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan aşura günü çıkarılmıştır.
Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
Hz. Davud'un (a.s) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (as) doğmuştur.
Hz. Yakub'un (a.s.) oğlu Hz.Yusuf (as)'ın hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
Aşure gününün içinde bulunduğu ayın adı Muharrem`dir.
Bu ay hicri takvimin başı olmakla önem kazanmıştır.
Bunun yanında, bazı tarih olayları ile de ayrı bir özellik arz etmektedir.
Dört haram aylardan biri olarak da ayrıcalığa sahiptir. Peygamber (asv) Ramazan `dan sonra en çok oruç tuttuğu ay olarak da geçmektedir. Ramazan ayından sonra oruç için en faziletli ay Muharrem ayıdır. Aşure gününün orucu kendsinden önceki bir yılın günahlarına kefaret olacağına dair rivayetler de vardır.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimiz (asv)'in bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay, Hazret-i Hüseyin (ra)'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
İstediğiniz kadar değişik malzeme kullanabilirsiniz. Evinizde ne var ise, gönlünüzden ne geçiyor ise konula bilir.
MALZEMELER
Buğday
Pirinç
Nohut
Kuru fasulye
Elma
Kuru Kayısı
Kuru İncir
Kuru üzüm
Nar
Kuş üzümü
Ceviz
Fındık
Tarçın
Karabiber
Tuz
Şeker
YAPILIŞI
Bir gece önceden üç su bardağı buğdayı bir buçuk su bardağı nohut ve bir buçuk su bardağı kuru fasulyeyi ayrı ayrı kaplarda ıslattım. Benim bu yapmış olduğum ölçüler çok fazla olmaktadır. Çevremizde ki komşularımıza da vermek için. Ertesi gün yine ayrı ayrı tencerelerde bunların pişmesini sağladım. Bir buçuk su bardağı kuru kayısıları dörde böldüm ve bunların da az bir suda pişmesini sağladım. Bir buçuk su bardağı kadar inciri de dörde böldüm onu da az miktarda su ile pişirdim. Bir buçuk su bardağı kuru üzümü de pişirdim. Pişirdiğim bu malzemeleri çok büyük bir tencereye sırası ile koyar iken inciri hemen koymadım çünkü inciri önceden konursa tatlının kararmasına neden olur. Pişmekte olan buğdayı çok büyük bir tencereye aldım. Pişirmeye devam ederken yarım su bardağı kadar pirinci de yıkadım ve ekledim. Diğer ayrı ayrı pişirmiş olduğum malzemeleri kaynayan suları ile beraber bu büyük tencereye ilave ettim. İncir hariç. Nohut, kuru fasulye, kuru kayısı, üzüm Hepsi bu büyük tencerede pişmeye devam ederken üç adet yeşil elmayı soydum ve küçük küçük doğradım ve tencereye ilave ettim. Tüm malzemeler iyice piştikten sonra ağız tadınıza göre toz şekeri ilave ettim. Çay kaşığının ucu ile tuzunu; tatlı kaşığı ile karabiberini, bir çay bardağı kadar doğranmış fındığını ekledim. Tüm malzemelerin piştiğinden emin olunca haşlanan incirleri süzüp tencereye ekledim. İlk zaman sulu görüne bilir fakat soğudukça koyulaşacaktır.
Geriye kalan ise kaselere alıp nar, kuş üzümü, ceviz, tarçın, fındık vs ile süslemek isteğimize bağlı.
Afiyet olsun: ( Allah kabul eylesin)